2 Ekim 2011 Pazar

BOZCAADA, YUSUFÇUĞUN KANADINDAN AŞK...

Bir gün kırmızı bir yusufcuk uzak diyarlardan çıkmış yola, çok yol kat etmiş... Denizler, ayçiçek tarlaları, zeytinlikler aşmış... Sonrasında çok susamış ve bir bardağın kenarına konuvermiş. Birden bire içtiği şeyin kokusu onu derin bir huzura sürüklemiş birazda çakır keyif bir hale gelmiş ve işte o gün rakı ile tanışmış...
"Burası Ege, burda bu içilir. " demiş karşılaştığı lavanta rengi olan... Ve bu iki küçük renkli melek Bozcaada da kanatları kadar renkli olan aşklarına kanat açmışlar. Burası Bozcaada, aşklarda keyifli olur, vedalarda... Boynunu eğince ay çiçekleri gelir ayrılık vakti... Eylül soğuğu ve sıcağı ölesiye kapışır ve yusufcuklar bu hırçın kavgayla vedalaşır...









POLENTE

şirin mi şirin küçük bir rum restorant ı keyifle müzik dinleyebilir aynı zamanda Bozcaadanın en işlek sokagında oturup güzel manzarada huzur depolayabilirsiniz, mükemmel şaraplar tatmanızda işin diğer güzel kısmı...




Her sokak da başka bir sürprizle karşılaşmanız mümkün...
Mesela ben yıllardır aradığım turuncu vosvikimi buldum(:
Ve bi alt karede gördüğünüz ev Bozcaada nın en beğendiğim evi, tipik bi rum mimarisi asla el değmediği için bu kadar harabe halde. Yalnız bi mahalle sakini yüksek bir fiyata satıldığını ve seneye muhtemelen butik bir otelle karşılaşabiliceğimizi söylüyor..
Ben her sene mutlaka geçip karşısına hayaller kurarım ... Kapısını böyle masmavi bırakıp pencere demirlerini kırmızı ya boyarım, cumbasını tüllerle kaplarım ufak beyaz masamda aksam üstü en güzel şarabımı yudumlarım... öyle keyifle yaşarım ki yıllarca, hiç yaşlanmam...
İşte tam böyle bir ev, böyle bir sokak burası...







Belkide sayılabilecek en keyifli manzaralarından birtanesi daha...
saat kulesi olan bir ibadethane...
daracık arnavut kaldırımlı bir sokak...
gecerken kafanızı eğipde geçtiğiniz asma kokulu bir yol...
salkım salkım sallanan beyaz ve kırmızı üzümler...
pembe, mor, mavi, kırmızı kapılı evler...
Bozcaadanın rum evlerının bulundugu en şirin sokağı...



Gelelim adanın mihenk taşı olan Şarap yapımına;
Bu mis gibi sarı ve kırmızı elmaslar bağlarından toplanıyor. Adanın Çavuş üzümü fazlasıyla meşhurdur hatırlatıyım. Şarap yapımında kullanılmasının yanında sofralık bir üzümdür bol etli peynir tabağına keyifle eşlik edebilir. Toplama işlemi gerçekleştikden sonra( ki bu hayli zahmetli bir işlem) kasalarla tesislere getirilir. Solda ki enteresan makinaya boşaltılır, bu makina üzümün çöplerinden ayrılmasını sağlıyor bu işlemin sonucunda top top kalan üzümler özgürlüklerini ilan ederek sıkılma aşamasına doğru ilerliyorlar, kuvvetli bir sıkma işleminden geçiyorlar ve sıkılan üzüm suları büyük kuyulara giderken aslında posa diye bildiğimiz fakat halk arasında küspe olarak bilinen hali de çevrede ki koyunlara yem olarak gidiyor. 20 tonluk hazneye sahip büyük kazanlarda yaklaşık 25 gün kaynatılarak fermantasyon aşaması gerçekleşiyor, bu aşamada üzüm suyu alkolünü kendisi üretmiş oluyor. Daha sonra temiz sarnıça aktarılıyor ve 1sene sonra şişeleniyor arkasından durulama ve kurulama işlemi gerçekleşiyor, azot gazı basılıyor ve mantarlama ve baslık takıldıkdan sonra sofralarımızın vazgeçilmezi olan tadımız oluşuyor...Daha sonra ki evre bekledikçe güzelleşen bu tat biz onu alıncaya kadar rafında bizi beklemeye koyulma evresi... Afiyet olsun (:
























Bana eşlik eden milyonlarca kahrımı çeken minik Berk im e teşekkür ü bir borç bilirim(:


VE İŞTE GÜN BATIMI...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder